Batı, İslam güneşinin doğuşu ile afalladı, ‘’Hak geldi batıl zail oldu, batıl yok olmaya mahkûmdur’’(İsra 81) ayeti ile panikledi. ‘’Allah’ın indinde tek(Hak) din İslam’dır.’’(Ali İmran19) hükmüne teslim olması gerekirken, gardını alıp çatışmayı tercih etti.
BATININ İSLAMA DÜŞMANLIĞI
Batı, İslam güneşinin doğuşu ile afalladı, ‘’Hak geldi batıl zail oldu, batıl yok olmaya mahkûmdur’’(İsra 81) ayeti ile panikledi. ‘’Allah’ın indinde tek(Hak) din İslam’dır.’’(Ali İmran19) hükmüne teslim olması gerekirken, gardını alıp çatışmayı tercih etti.
Batı; menfaatine, gururuna ve inadına yenik düştü. İslam’ı araştırıp anlamak ve anlaşmak yerine savaşmayı tercih etti. Batının İslam’a olan kini, düşmanlığı ve kavgası; bükemediği bileğe olan öfkesindendir.
Ehli kitabın, Hz. Muhammedi ve dinini kabul etmemesinin sebebi devrin din baronlarıdır. Bu baronlar menfaatlerini, servetlerini ve imtiyazlı konumlarını kaybetmemek adına İslam’a iftiralar attılar.
İftira kampanyalarında her yolu meşru görüp, her aracı kullandılar. Yalan yanlış bilgilerle gayri Müslüm halkları İslam’a karşı kışkırtarak düşmanlaştırdılar.
John of Demascus, Martin Luther gibi onlarca müfteri mesaisini İslam’a düşman üretmeye harcadı. Bu müfterilerin eserleri ile beslenen batılılar, İslam’a karşı o kadar hınçlanmış, o kadar kinlenmişler ki; Müslümanları öldürmeyi, mabetlerini yıkmayı, onları Avrupa’dan ve Anadolu’dan atmayı ibadet, hatta ebedi saadetlerinin gereği ve garantisi olarak telakki etmişler.
Batı, Müslümanlara karşı akıl yerine gücü, insaf yerine ihaneti tercih etmiştir. Jean Germain gibi Piskoposlar, Papaz ve Papalar; İslam’ı Hristiyanlığın geleceğini tehdit eden bir tehlike olarak görüp gösterdiler. Papalar, Müslümanlara karşı savaşanların günahlarının bağışlanacağını teyiden ‘’Müsamahalar’’ vadinde bulundular. Papaların telkini ve dolduruşu ile batılılar Müslümanlara karşı haçlı savaşlarını tertiplediler.
1188 de bu savaşlarda kullanılmak üzere ‘’Selahaddin vergisi’’ topladılar. Müslümanlara karşı Moğol putperestleri ile işbirliği yaptılar. Endülüs’ün işgalinde, Gırnat’ta, Fustat ve benzeri yerlerde Müslümanları diri diri gömecek kadar canavarlarlaştılar.
Vakanüvis Rudolp of Caen’in”askerlerimiz Ma’arra şehrini istila ettiklerinde, Müslüman yetişkinleri kazanlarda haşladılar, çocukları da şişlere geçirip ızgarada pişirip yediler’’ ifadeleri batının İslam’a karşı barbarlığının raddesidir.
Batı, Kur’an-ı Kerimi kasten yanlış tercüme edip piyasaya sürdü. Hz. Muhammed (a.s.)’in hayatını çarpıtarak, hadis adı altında yalan yanlış şeyler yazıp, yorumlayıp yayınlayarak savaşına basım-yayın boyutunu da ekledi.
Haçlı savaşlarında hezimet yaşayan batı; İslam coğrafyasına Müslüman kılıklı, takma isimli, çakma seyyahları ajan olarak gönderdi. Bu ajan seyyahlar, Müslüman halka karışıp yöneticilerine bilgi toplarken, Müslüman halkı da sinsice ifsat ettiler.
İftira, yalan-yanlış bilgilerle dolu seyahatnameler yayınlayarak; İslamın itibarına suikast yaptılar. Misafir oldukları, sofralarında yiyip içtikleri insanlara ihanet ettiler.
İslam coğrafyasındaki doğal kaynakları tespit edip ülkelerine rapor ettiler.
Böylece sömürgeciliğin temelini attılar.
Bu seyyahlar Müslümanların zihinlerini iğfal ederek halkı idareye düşman ettiler.
Batı, ifsat çalışmalarını, oryantalistlerin marifet ve gayreti ile bir adım daha ileriye taşıdı; Medya gücünü de kullanarak Cihat, Ümmet, Tevhit, Selef, Şeriat gibi İslam’ın temel kavramlarını çarpıtarak içini boşaltmış ve itibarsızlaştırma savaşı vermiştir. Müslümanların bilinçsiz davranışları ve gafleti de bu çaba ve çalışmaya katkı vermiştir.
Goldziher ve Hamilton Gibb gibi oryantalistler çalışmaları ile Müslüman zihinlere şüphe ve tereddüt sokmakta başarılı oldular. Bu gün hadisi reddeden, sünneti hafife alan kafalar bunların eserleri ile çarpılanlardır.
Batı, Kudüs fethini, Malazgirt yenilgisini, Dimyat hezimetini(1218 beşinci haçlı seferi), Nicea’nın düşüşünü, İstanbulun fethini, Ayasofya’yı ve Viyana kuşatmasını unutmaz.
Batı, onların dinine girmedikçe bizi kabul etmez, gülücükleri sahtedir. İslam coğrafyasındaki kan ve gözyaşı bunun ispatıdır.
Batı, tarih boyunca İslamın yakasından düşmedi, düşmeye de niyeti yok…
Batı, gücü kutsar, zorbalığı marifet zanneder.
Allah, biz Müslümanlara feraset, basiret, dirayet ve cesaret versin!
ABDULGANİ TEKİN