İnsanlık âleminin yaşamak ve doymak için ilk Harran ovasında, Karacadağ eteklerinde keşf ettiği buğday, bu yörelerde önce Mezopotamya ve Anadolu’ya oradan da ğarba, şarka ve şimale doğru yol almıştır…
Harran ovasının anaç tohumu “Kırmızıye Beyaziye ve Mısıriye ismi verilen Ata tohumu daha sonraları batıya taşınarak, sellektörlerden geçirilerek çeşitli deneme üretimleri sonucu başka isimler altında (Meksiko 70 gibi…) tekrar ithal edilerek Türkiye’ye geri getirilmiştir.
Buğdayın ana vatanı Harran ovasıdır.
Sahip çıkılması gerekir…
Başta yerel yönetimlerin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu konuya ciddi ciddi eğilmesi ve Güneydoğu bozkırlarında hala daha izleri bulunan yabani buğdayları araştırarak yeniden “Ata Buğdayı” elde edebilir …
Hârran ismi Hz İbrâhim AS kardeşi Ârran dan veya Kültepe de çıkan tabletlerde seyahat ve kervan manasında üretildiği söylenmektedir.
Hârran sırlarla bezenmiş tılsımlı bir şehirdir.
Çok eski bir uygarlık olan Sabilerden kalma bir çok gelenek hala da devam etmektedir.
Harran bölgesinin tamamı çok sıkı koruma altına alınması gerekir.
Bu gün Harran’in tahrip eden ne yazık ki aşiretlerin egemenliğinden dolayı hızlı bir betonlaşma ve salma sudan kaynaklanan tuzlaşma ile karşı karşıyadır.
Buğdayın insanı tok tutan bir yiyecek maddesi olarak keşfinden sonra avcı toplayıcı olan ilk insanlar, buğdayı bulduktan sonra ilk defa bu bölgede sabit yaşam modeline yani yerleşik düzene geçmiştir.
Buğday ile tanışan bölge insanının bu tahıl maddesinin insanı tok tuttuğu anlaşılıp bu fikir yaygınlaşınca, bölgeden geçen kervanlar Harran’a uğrayarak çuval çuval buğdayı kendi yörelerine buradan götürmeye başlamıştır.
Bölgede yaşayan insanlar yaşamak için elde edilmesi gereken ürünü keşf edince, bu yörelerde büyük şehirler kurarak medeni hayat tarzına geçmişlerdir.
Doğu Asya ülkeleri Pirinç ile, Batı Avrupa bitki ile, çöl ülkesi insanları et obur yaşarken, Mezopotamya insanı Harran Buğdayı sayesinde ikame olmuş ve çiftçilikle tanışmıştır.
Devletimizin Harran’in bereketli topraklarının yok olmasına daha fazla göz yumamaz…
Yummamalıdır…
Tarihi sorumluluğun bilinci ile hareket etmek zorundayız.
Harran toprağı paket oy hesabına onlarca yıldır göz ardı edilmiştir…
Bir tarih göz göre göre yok olmaktadır…
Ata yadigarı Harran mutlaka “ACİLEN” koruma altına alınıp bölgede inşa edilen beton kaçak yapıların yıkılıp tarım arazilerinin tescillenmesi gerekir.
Denizleri kurtarmak ne kadar önemli ise Harran toprağını da korumak ve kurtarmak bir o kadar ve çok önemlidir.
Bölge arazilerindeki inşaat artıkları ve tarımsal üretime engel diğer kötü atıklar acilen toplatılmalı bölge koruma altına alınmalı, salma su ile arazi sulama çok sıkı kontrol altına alınıp gerekirse yasaklanmalıdır.
Arapça “Tıl” manasında olan Tepeciklerin üzerinde yabani yetişen bitki ve buğdaylar tohumlama mevsimlerinde koruma altına alınıp araştırma merkezlerine tatbiki uygulamalar yapılmalı, korumaya alınmalıdır.
Harran toprağı gübreye ihtiyaç duymaz, Harran toprağı kendini yenileyen bir botanik yapıya sahiptirler.
Bölge toprağında yetişen sürüngen ve kemirgenler bile zoologlar tarafından incelenmeye alınmalıdır.
Harran Üniversitesi bu konuya acilen el atmalıdır…
Bölgenin sâth’ı ne kadar kıymetli ise yer altındaki eski uygarlık kalıntıları da kat be kat değerlidir
Dinler tarihinde bölgeye yerleşen ve uğrak mekanı eden Peygamber tarihlerinde Hârran ismi belirgin bir şekilde geçmektedir.
Sonuç olarak Devletimiz bu işe de acil olarak el atmalıdır…
Saygılarımla.
Sıtkı ALOĞLU – sitkialoglu@gmail.com