Çay kelimesinin kökeni, anavatanı Çin‘e dayanır. Çince’de iki etkin lehçe vardır.Çay Mandarin lehçesindeki ch’a(ça) ve kanton lehçesindeki t’i diye iki farklı söyleniş şeklidir.Batı ülkelerine kanton lehçesindeki,doğu ülkelerine de Mandarin lehçesindeki okunuş yer etmiştir.Nitekim Rusya’da ve Arabistan’da da yine çay diye söylenir.
Çayın ilk yudumlanışı çok eskilere, M.Ö. 2737 yılına, Çin İmparatorluğu’na kadar dayanır. Efsaneye göre Çin’in ilk imparatorlarından Shen Yung, çay bitkisinin tesadüfen sıcak suya düşmesine şahit olur. İmparatorun kendi keşfi hakkındaki düşüncesi çayın susuzluğu bastırdığı,harareti giderdiği ve uykuya olan isteği azalttığı şeklindeydi.
Çayın Avrupa’da ilk söz edilişi ise binlerce yıl sonra, 1559 yılında gerçekleşir.1606 yılı ise çayın Avrupa’yla tanıştığı yıl olarak tarihe geçer. 1635 yılından sonra,Hollanda ve Fransa, Avrupa’da çay tüketimine öncülük eden ülkeler olurlar.
OSMANLI’DA ÇAY
Osmanlı döneminde 16. yüzyıldan itibaren çay yaprağına rastlanıyor. Ancak çay bu dönemlerde çok az kişi tarafından ve ıtriyat olarak kullanılmıştı. 1839‘daTanzimat’ın ilanından sonra başlayan dönemde çay yavaş yavaş kahvaltılarda boy gösterdi. Çay tarımı ise Sultan İkinci Abdülhamid döneminde başladı. Çayın değerli ve güzel bir içecek olduğunun farkına varan Osmanlı, Sultanı II. Abdulhamid döneminde Çin’den getirilen fidanları Bursa’ya ektirmiş ancak ekolojik nedenlerle burada çay yetiştirmek mümkün olmamıştı.
Türkiye’de çay ilk defa çiftçiler tarafından 1870‘lerin sonlarında Artvin bölgesinde yetiştirildi. Araştırmalara göre 1878‘de, Hopa‘da ve Arhavi‘de çay ekimi başarılı olmuştu. Çalışmak için Rusya’ya giden yöre erkekleri, oradan getirdikleri çay fidanlarını evlerinin bahçelerine ekmeleri sonucu çay Türkiye’ye girmişti.
Çay kısa bir süre sonra kazanç kapısı haline gelince, devlet çaya vergi koydu. Çiftçilerin bu durumdan şikâyetçi olmaları üzerine Trabzon Valisi Yusuf Ziya Paşa vergi koymak yerine çay üretiminin teşvik edilmesi gerektiğini hükümete bildirdi. Valinin bu müracaatı üzerine vergiler kaldırıldı.
Rize‘ye çayı getiren kişi 1910‘larda Rize Ziraat Odası reisliğini yürüten Mustafa Hulusi Karadeniz‘dir. Mustafa Hulusi Bey, Rusya’nın işgali altında olan Batum ile Rize’nin iklim şartlarının benzediğinden hareket ederek, 1912‘de oradan Rize’ye tohum getirdi. Bahçesine ektiği çay tohumları kısa bir süre sonra netice verdi ve çay filizleri yükseldi.Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması ve Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmesi çay tarımı teşebbüsünü sonuçsuz bıraktı . Rize’nin Ruslar tarafından 6 Mart 1916 tarihinde işgali üzerine şehirden ayrılmak zorunda kalan Hulusi Bey . Rize’nin işgalden kurtulmasından bir süre sonra 1919‘da Rize’ye geri döndüğünde çay meselesine tekrar el attı ve günümüze kadar gelişen çay tarımının öncülüğünü etmiş oldu.
O tarihlerde halk arasında çayın kendiliğinden yetişen bir bitki olduğunu kabul edip, insan eliyle yetişeceğine şans tanımayan yaygın bir kanaat vardı. Bu bakımdan Hulusi Bey’in girişimi, böyle menfi düşünceleri çürüten bir cevap niteliği taşımasından dolayı önemlidir.
Peki kimdir Mustafa Hulusi bey, Avukat, sahaf, mütercim Mustafa Hulusi Karadeniz, 1879 yılında Rize´de doğdu. Babası Hasan Efendi´dir. Hafızlığı tamamladıktan sonra iyi derecede farsça öğrendi. Rize idaresinde katiplik yaptı. Birinci Dünya Savaşında Tekirdağ´a göç ettiyse de savaş sonrası tekrar Rize´ye döndü. Daha sonra İstanbul´a gelerek dava vekilliğine başladı. Ziraat vekaletine başvurarak Rize Mebusları Esat Özoğuz, Ekrem Rize ve vekalet müşteşarı Ali Rıza Erten´in katkıları ile 1921 yılında TBMM´den Çay Kanunu çıkarılmasını sağladı.Ülkesine ve Memleketine hizmet etmiş her emeği geçen kişilere ve tüm güzel insanlara Allah’tan Rahmet diliyoruz.
Mustafa Hakkı Sezgin