Önce Aile nedir diye bir bakalım, bazı kayıtlarda Aile, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen sosyal bir yapıdır deniliyor. Veya sözlükte Aile: “evlilik ve kan bağına dayanan, aynı evde birlikte yaşayan, en küçüğü karı kocadan; daha genişi anne, baba, çocuk, akrabâ ve yakınlardan meydana gelen topluluk, ev halkı” anlamlarına gelir.” diye tarif ediliyor.
Ailenin kuruluşunda kadın ve erkeğin cinsel, ekonomik, sosyal, psikolojik ve kültürel faydalar aranır. Kadınsız bir erkek veya erkeksiz bir kadın aile manasında hiçbir şey ifade etmez. Kadın ve erkek olarak insan da; birbirini tamamlayan, biri olmadan diğerinin hiçbir şey ifade etmediği iki yarımı ifade eder.
Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz (s.a.s.) ise İslam’ın emrettiği kurallara uygun şekilde aile kurmayı ve toplum için temiz bir nesil yetiştirmeyi her bir Müslüman’a vazife olarak emir/tavsiye etmişlerdir. Gerek ecdadımız Türk kavimlerin de ve Manevi gücümüz olan İslam öğretilerin de Aile insanlığın ve milletlerin medeniyetinin garantisidir manasını içeren güçlü mesajlar vermişlerdir.
Buraya kadar tamam Biz bunları bir tarafa yazdık, fakat BİR YIL diye ilan edilen Aile yılını anlamadık
“Aile içindeki birlik ve beraberliğin korunması, mevcut riskler karşısında ailenin topyekûn desteklenmesi amacıyla 2025 yılı “Aile Yılı” olarak ilan edilmiştir.” Aile Bakanlığı
Peki size Ne oldu da 2011 yılın da başlatılan 10 yıl gibi bir dönemde ailenin temeline dinamit koyan İstanbul sözleşmesi *(1)gibi Aileyi de nesilleri de İFSAD etmeyi amaçlayan sözleşmeden sonra 2025 yılını bir yıl olarak aile yılı ilan ettiniz. Sonra da Ailenin temelini toptan HEDEF ALAN tahrifatlara LGBT ye sosyal statü kazandıran uygulamalara- Toplumsal cinsiyet eşitliği saçmalığına-süresiz nafaka-Kadının beyanı esastır-6284 sayılı yasanın mağdurlarının feryatlarına rağmen çözüm önerenlere kulak dahi vermediniz.
Şimdi soruyoruz; 10 yılın sonun da 2025 yılına gelindiğin de onlarca yıllık tahribat yaparak boşanma düzeyini tavanlara evlenme sayısını ise tavana vurduran, LGBT sapkınlarına kaleler kurulmasına fırsat veren bu sosyal yıkımı en azında başladığı yere kaç yılda nasıl geri döndüreceksiniz. BU DEĞERLERİNE BAĞLI ASİL MİLLET her şeye rağmen biz yine buyruk ilahi ev bizim söz bizim, aile kalesi yıkılmasın diyecektir ve yanınızda yer alacaktır. Devlet kurumları ve yetkilileri olarak sizlerden talebimiz-beklentimiz batılı ahlak ilkeleri değil kendi kültür mirasımızın değerleri ile yola devam edilmesidir.
MİLLET OLARAK ASIL BEKA VAZİFEMİZ AİLENİN TAHKİM EDİLMESİDİR
Aile kurumu, Hz.Adem’in yaratılışından bu yana, Adem ile Havva’yı bir araya getiren ailenin temelini atan, İnsanlığı ve kainatı yaratan Allah’ın nizamını yıkmak isteyen şeytani güçlerin hedefinde olmuştur. Biz elbette umutluyuz bu Milletin mayası sağlamdır. Düştüğü yerden ayağa kalkacaktır. Bizim Millet olarak asıl BEKA vazifemiz Ailenin TAHKİM edilmesidir. Ailenin temeli nikahlı AKİTTİR, kadının iffeti erkeğin şerefi nikah akdinin sağlıklı yürütülmesi üzerinedir. Nikah kadın ve erkeğin Allah’ın emri Peygamber(s.a.v.)in huzurunda birbirilerine SÖZ vermeleridir. Öncelikle Nikah akdinin RESMİ kanalları devrede tutarak kanunlar güvencesin de İMAMLAR tarafından yerine getirilmelidir.
Aile kurumunda Erkek ve Kadın ayrı ayrı fıtrat ve istidata maliktirler, şatları zorlamadan her kişi kendi vazifesinden sorumlu olmalıdır. Erkeğin Kayyumluk vazifesi üzerine verilmiş bir yüktür bunu kadına yükleyip doğacak sorunlardan kadını suçlanmamalıdır. Kadını Annelik vasfı küçümsememelidir. İslâm, anneyi yalnız biyolojik bir yapı olarak görmez. İlk mürebbiye, annedir. Annenin mânevî yapısında terbiye etme özelliği vardır. Anne-Baba olarak içeride dışarıda muhafız olarak yuvayı koruyacaklardır.
Hükümetimiz Evlilik kredisi çocuk teşvikleri ile Aile kurmanın yollarını kolaylaştırmaya çalışmalarına gayret etmektedir. Devletimize Milletimize inancımız tamdır fakat sosyal medya moda küresel şeytanı akıl ve LGBT sapkınlıkları yedi başlı canavar misali şer saçmaya devam etmektedir. “Hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra feda edilmez.” “Kılıcımız parladıkça düşmanın gözü ondan ayrılıp bizi göremez.”
Yeryüzünde iyilik işleyenin mükâfatsız, kötülük yapanın cezasız kalması Allah’ın adaletine aykırıdır. Zalimlere karşı direniş izzet, zalimler karşısında tevazu ise zillettir. İnsanların can, mal, din, akıl ve nesil emniyetlerini yasalarla, fuhuş cinsel sapkınlıkları serbest kılmakla ihlal edenlere karışı sessizlik ve tepkisizlik, Allah’tan gelecek olan toplumsal azaba davetiye çıkartmaktır… Vesselam
Mustafa Hakkı SEZGİN
*1- İstanbul Sözleşmesi: Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan sözleşme, 2014 yılında yürürlüğe girdi. 20 Mart 2021 tarihinde sözleşmenin feshedilmesine karar verildi.
