1986 yılından beri her yıl ekim ayının ilk haftası “ Camiler Haftası olarak kutlanırken, 2003 yılından itibaren de bu hafta “ Camiler ve Din görevlileri Haftası “ olarak kutlanmaktadır. Bu haftanın ülkemiz, milletimiz için hayırlı, başarılı hizmetlere vesile olmasını yüce Allah’tan diliyoruz.
Cami, kelime kökeni itibari ile ”cem” kelimesinden türetilmiştir. Cem ise, bir araya getirmek, toplamak anlamlarına gelir. Bir araya gelenler anlamındaki ”cemaat’ sözcüğü de aynı kelimeden türetilmiştir. Camilerimiz dua ve ibadetlerin topluca Allah’a arz edildiği, gönüllerin yıkandığı, elem ve sevinçlerin paylaşıldığı kutsal mekanlardır. Camiler vatan sevgisinin milli bütünlüğün telkin edildiği, şehitlik gazilik ruhunun beslendiği, çalışma azminin, güzel ahlakın işlendiği dini ve milli kültür ocağımızdır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Osmanlı sultanları ve ailelerinin yaptırdıkları camilere Selatin camileri adı verilirdi. İlk selatin camisi II. Mehmet tarafından yaptırılmış Fatih Camii’dir.
Günümüzde müzeye dönüştürülen Ayasofya Müzesi geçmişte(1932’ye kadar) cami olarak kullanılmıştır. Ve dört minaresi bulunmaktadır. İlk minare fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yapılmıştır. İkinci minare II. Bayezıd zamanında yapılmıştır. Son iki minareyi Mimar Sinan(Sultan II. Selim ve Sultan III.Murad zamanlarında) yapmıştır.
İstanbul camileri içinde minaresi en fazla olan cami Sultanahmet Cami’dir. Tam altı(6) tane minaresi bulunur. Ana mekânın dört köşesindeki minareler üçer şerefeli, avlu girişindeki daha kısa olan minareler ikişer şerefeli olarak yapılmıştır. Altı minare imanın şartlarını, minarelerdeki on altı şerefe ise Sultan I. Ahmed’in 16. Osmanlı padişahı* olduğunu temsil etmektedir.
Süleymaniye Cami, dört minareyle ikinci sırada yer alır. Camiye bitişik iki minarenin dörder şerefesi, diğer minarelerin ikişer şerefesi bulunur. Şerefe sayısı toplamda on(10) şerefesi vardır ki, bu Sultan Süleyman’ın Osman Bey’den sonra onuncu Osmanlı Padişahı olduğunu simgeler.
Yukarıdaki camilerin dışındaki selatin camiler (Eminönü Yeni Cami, Fatih Cami, Yavuz Selim Cami, Üsküdar Mihrimah Cami, Şehzade Cami, Beyazıd Cami) ikişer minareye sahiptir.
Saray geleneğinde selatin camilerinin yaptırılabilmesi için birtakım koşullar vardır.
Öncelikle bir padişahın selatin camisi yaptırması için önemli bir askerî zafer kazanması ve bu zaferle birlikte önemli bir savaş ganimeti ele geçirmesi gerekirdi. Selatin camilerinin yapımına devlet kasasından takviye olmaz, yalnızca padişahın kişisel serveti kullanılırdı. Önceleri sefere gitmeyen ve ganimet kazanmayan padişahlar selatin camisi inşa ettirmezlerdi ancak bu gelenek, Sultanahmet Camii’nin inşa ettirmesiyle bozulmuş ve ganimet kazanma geleneği 18. yüzyılda tümüyle terk edilmiştir.
Camilerimiz de ibadet esnasında dış hayattan soyutlanmak gibi bir amaç yoktur, bu nedenle zemin seviyesinde dış mekanla ilişkiyi sağlayan pencereler yer alır. kiliselerde ise bu yükseklik hizasında pencere bulunmaz.
Camiler ecdadın islam’ı götürdüğü yerlerde ki mührüdür yaygın deyiş ile tapu senetleridir. İslam’a karşı mücadele eden haçlı zihniyetli olanlar ise yurt içinde veya yurt dışında her dönemde ilk önce minareleri yıkmış ve camileri başka amaçlarla kullanmışlardır.
166 yıl osmanlı’ya vilayet olan Macaristan’nın Budin’inde 25 cami, 47 mescit, 12 medrese vardı. Bugün, kaplıcaların ve bir türbenin dışında, Osmanlı dönemi eserlerinden hiçbir şey kalmamıştır.
Beyaz minareler şehri olarak tanınan Selanik’ten Müslümanlar çıkınca Yunanlı’ların ilk işleri minareleri yıkıp camileri başka amaçlarla kullanmak olmuştur. Bazıları kiliseye çevrilmiş, bazıları da ahır, depo, meyhane olarak kullanılmıştır.
Peki ya bizim Ülkemizin başına musallat edilen haçlı zihniyetliler boş mu durmuşlar , elbette ki hayır; Dine, diyanete, ibadete, Milli kültüre zarar vermek için çok daha büyük yıkımlar yapmışlardır. İsterseniz Cumhuriyet dönemi denen ve vatanı kurtardık denilen dönemde, bizim veya bizden diye atanan yöneticilerimiz diye tayin edilenler tarafından neler yapılmış bir HATIRLAYALIM.
İslam’ın şiarlarından olan camileri ya satmış ya yıkmış ya da başka amaçlarla kullanmışlardır. Bir İslâm şehri olan İstanbul’da 1930 ile 60 yılları arasındaki Sadece Fatih ilçesinde 281 cami ve mescit kaybolmuştur.
Sirkeci Garı’ndaki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii, elli yıl boyunca pavyon olarak kullanılmıştır. Şanlıurfa’da bulunan tüm semavi dinlerin atası kabul ettiğimiz Hz.İbrahim’in makamı Balıklı göl’de 1938-1950 yılları arasında gazino- pavyon olarak kullanılmıştır. Kutsal mekanın bulunduğu yerde iki gölün arasına sahne düzeni yapılmış sabahlara kadar pavyon-saz rezillikleri icra edilmiştir.
Oysa şimdilerde İhya edilen camileri, mescitleri, medrese ve tekkeleri, diğer tarihi eserleri görüyoruz. Bir millet dini ve milli değerlerine yeniden sahip çıkıyor aslına dönüyor. Elli yıl öncesine kadar camiler yok edilmeye çalışılırken, bugün, İstanbul’da kaybolan cami ve mescitleri bulmak ve yeniden ibadete açmak için dernek kuruluyor. Hayırlı adımlar atılıyor.
Kaybolmuş, yok edilmiş cami ve mescitlerin bir kısmı bulunuyor, tekrar ihya ediliyor. Taksim’de 350 sene namaz kılınan, ibadet edilen ancak 1941’de İsmet İnönü tarafından 4 bin liraya satıldıktan sonra “İstiklal Meyhanesi” adı ile dansözlü meyhane olarak kullanılan Katip Mustafa Çelebi Camii’de aslına döndürülüyor
2002 yılından bugüne Devlet ecdat yadigarlarını ihya ederek tarihi mirasa karşı yapılan kıyımdan dolayı da bir şekilde özür diliyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarihi eser restorasyonu konusunda çok iyi bir durumda olduklarını belirterek, 12 yılda 4 bin vakıf eserinin ihya edildiğini bildirdi.
Camilerimiz tarih boyunca büyük fonksiyonlar ifa etmiştir. Asr-ı Saadet’te Mescid-i Nebevî; hem toplantı, hem de toplu ibadet etme yeri, “Suffe” diye anılan mahal de eğitim-öğretim yeri; kadınlar için irşad hizmetlerinin yapıldığı yer, din ve devlet işlerinin bir arada yürütüldüğü yer, savaş yaralılarının tedavi edildiği mekan olarak hizmet etmiştir.
Tarih boyunca, her dönem ve devirde büyük hizmetler veren camilerin; günümüzde fonksiyonu daha da artmaktadır. İnsanları aynı safta birleştiren, belirli ideal ve gayeler etrafında bütünleştiren, acılarımızı, sevinçlerimizi paylaştıran; sevginin saygının, hak ve adalet ilahi mesajlarının tebliğ edildiği müesseselerimiz camilerimizdir.
Mustafa Hakkı SEZGİN/ Türkiye Postası Gazetesi /Genel Yayın Yönetmeni