Son sözü baştan söyleyelim, Paris iklim anlaşmasına hepten ret veya hepten kabul bakışı bizi yanlış anlaşılmaya/anlamaya itecektir. Türkiye’mizin çıkarlarını öne çıkaran maddeler var olduğu gibi küreselci sermayenin çıkarlarını kabul etmemizi sağlayan maddelerin de var olduğunu düşünmekteyim. Bu sözleşmenin amacını kısaca tarif eder isek; İşlevini ve güvenirliğini kaybetmiş BM teşkilatının ve uluslararası kurumların yerine Küresel sermayenin küresel sistemini kurmak yolunda atılacak adım ve kat edilecek yolda bir basamaktır. Korona plandemisi veya iklim sözleşmesi paravanlarının arkasın da küresel sermayenin endüstri-ilaç-silah sanayilerini daha uzun yıllar yönetebilmek için yapılan planlar durmaktadır. Küresel sermaye ülkeleri-halkları savaştırır silah satar, hastalık yayar ilaç satar, tüketim ekonomisini teşvik ederek borçlandırır para satar; Böylece başını yerden kaldıramayan milletleri asırlarca yönetmeye –sömürmeye devam eder. İşte şimdi de bundan böyle ilave olarak sosyal medya yolu ile elde ettiği veriler marifeti ile bilgi teknolojilerini de kullanarak yeni dünya düzeni diye adlandırılan tek merkezden yönetilen distopik kuralların geçerli olacağı, transhumanizm- dijital insan çağını başlatmak istemektedirler.
KİM NEYE KARŞI
Dünyada 196 ülke var ve bu ülkelerin büyük ekseriyeti ekonomik olarak kendine yeterli değildir, para ve güç sahipleri ise diyor ki, ben senin ekonomik/kredi ihtiyaçlarını karşılayayım sende benim size öngördüğüm biçimde toplumsal-aile-ekonomi-ahlak v.s sistemlerini uygulayın. Hadi bakalım bizim ülkemiz de dahil olmak üzere siz Dünya ülkeleri içinde parasal-Ekonomik bağımlılığı olmayan kaç ülke veya siyasetçi sayabilirsiniz buyurun birde oradan bakalım, uluslararası spor etkinliklerinde, bile kuralları kim koyuyor bir düşünelim isterseniz, sağlıkta DSÖ’nün kurallarını tüm dünya ülkeleri ilahi emir hükmünde icra etmektedir/ uygulamaktadır. Hangi eserin tarihi olduğuna bile onlar karar vermiyor mu, (ILO) / Uluslararası Çalışma Örgütü ,IMF,WHO, UNESCO, (IFAD) / Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı(AGİT), DAVOS gibi kuruluşları/oluşumları sizce ne için kurmuş olabilirler.
Paris iklim şartlarının getirdiği sorumluluklarını ABD, Çin, Rusya ve gibi ülkeler uygulayamayacaklardır, Siz Biden’e bakmayın ABD Trump zamanın da iklim anlaşmasını uygulamayacaklarını söylemişti, ÇİN tüm üretminin % seksenini kömür üzerinden yapmakta, Rusya’nın ise tüm ekonomisi doğalgaz-petrol satışına bağlı yürütülmekte, dolayısıyla bir çok ülke şartların müsait olmayacağından anlaşma şartlarının tatbiki 2030-2050 yıllarına kadar konuşulmaya devam edecektir. Biliyorsunuz sözleşmenin şartlarının yanın da sadece biri organik(fosil) yakıtların kullanılmasın önlemek ve bir diğeri gaz çıkaran hayvanların yerine yapay eti yaygınlaştırmaktır. Evet her ne kadar iklim anlaşması diye yola çıkılsa da esas gayeleri olan yeni üretim şekilleri (robotik sistem) yeni finans(dijital para), ahlak (ailesiz toplum),din (Deizm) üretim, ekonomi, insan yaşayışı ( birey dayatması), insan cinsiyetini değiştirme (LGBTİP)- Toplumsal cinsiyet eşitliği gibi yeniden bir yaşayış düzeni oluşturma gayreti içindedirler. Ayrıca önemli mevzulardan birisi de Kırmızı et kaynağı olan hayvanları ortadan kaldırmak için yakın bir dönemde kırmızı etten geçem bir virüsünde devreye alınacağını beklemek çok da yanlış olmayacaktır. Şimdi belki de kendimize bu can alıcı soruyu sormanın tam zamanıdır; Kim neye karşı ve kimin neyin yanında yer alacaksınız/alacağız.
ULUSAL HÜKÜMETLERİN GÜCÜ SINIRLIDIR
Paravan anlaşma hükmündeki iklim sözleşmesine olur veren idarecilerimizi ve meclisteki tüm partilerin ortak imzası ile kabul edilen bu durumdan hükümeti sorumlu tutmak ve ihanet ile suçlamak büyük resme bakmadan yanlış karar almamıza sebep olacaktır diye düşünmekteyim. Ticaret-sanayi ve dünya siyaseti ülkelerin biri birileriyle etkileşimleri ile olumlu-olumsuz sonuçlara yol açmaktadır, iklim sözleşmesinin getireceği olumsuzluklar/sorumluluklar yanında Ekonomimizde de kazanımlarımız da olacaktır. Öncelikle en azından ülkede ki yabancı sermaye varlığının yüzde oranını ve ithalatımızın-ihracatımızın en çok hangi ülkeler ile yaptığımızı düşünecek olur isek ve elini masaya vurur isen kimin incineceğini de bulabiliriz. Devletler arası ilişkiler seçim meydanların da konuşulanlarla ve kurulan cümleler ile olmamaktadır. Dik dur eğilme bu Millet seninle bir yere kadar yani. Ayrıca Türkiye’miz birçok alanda önemli mesafeler kat etmiştir, bu kazanımlarımızı koruyarak(korkarak kesinlikle değil) Dünya ekonomisinde ve idari sisteminde hak ettiğimiz yerimizi hak ettiğimiz şekilde alacağımıza inanmak gerekmektedir.
Bendeniz her ne olursa olsun Peygamberim(s.a.v.)in haber verdiği Melhame-i Kübra veya batılı deyiş ile Armeğedon büyük savaş olacaktır, biz bizimle beraber olacak tüm küresel şeytani düzen karşıtları aynı cephede olmak için uzun ve akıllı hesaplar yapma mecburiyetimiz vardır diye düşünmekteyim.
Bir daha tekrar etmekte fayda var Dünya bir daha eskisi gibi olmayacaktır ve fakat biz gerek ülkemiz-Milletimiz olarak ve gerek ise tüm inananlar olarak galip geleceğimize inanmaktayız. Çünkü güçlü olan değil HAKLI OLAN HAK ile beraber olanlar kazanacaktır biz böyle inanmaktayız.
Mustafa Hakkı SEZGİN/ Türkiye Postası Gazetesi /Genel Yayın Yönetmeni
08 EKİM 2021