Siz devenin çölde yetişen bir deve dikeni denilin bitkiyi yemeye çalışır iken boğulduğunu biliyorsunuzdur. Deve dikeni çiğnedikçe kendi kanı ağzına gelir, kan geldikçe daha çok çiğnemeye çalışır ve çiğnedikçe de daha çok kan ağzına dolar kendi kanı onu boğar. İşte İsrail tam da budur Mazlum Müslümanlara yaptıkları zulüm de kendi kanlarında boğulacaklardır.
Müslümanlara yapılan zulümler Müslümanların birliğini sağlayacaktır. Müslümanlar üzerlerindeki zillet ve meskeneti atmak için Şer güçlerle Safların ayırma zamanı gelmiştir, adil bir dünya düzeninden yana olanlar çok çetin bir mücadele verecektir Lakin gelinen noktada yepyeni bir Dünya düzeni kurulması kaçınılmazdır. (15 EKİM 2023)
——————————————————————————————————-
Ey gençliğimin ve şimdiki ömrümün hüznü! Savaş ve kan içinde bir halk. Müslüman’ın ferasetsizliği ve çaresizliğini hatırlatan derdim, utancım Ümmet bedeninin bir parçası Filistin, Filistin.
Sadece gücün ve şiddetin dilinden anlayan, kendi peygamberlerini öldürmekten çekinmeyen, nifak çıkaran, kan akıtan lanetli bir kavim İsrail…
Yahudi’ler 1948 yılında Tel Aviv de toplanan Yahudi konseyi ile İsrail devletinin kurulduğunu ilan etti. ABD ve Rusya tarafından tanındığı açıklandıktan hemen sonra, Arap birliği adi ile toplanan Mısır, Ürdün, ırak, Suriye, S.Arabistan İsrail e karşı 1. Arap İsrail savaşını başlattığını ilan etti. Sekiz ay süren savaş sonunda kazanan İsrail kaybeden Arap birliği Filistin yani Müslümanlar oldu. 700.000 Filistinli evlerini terk edip Arap ülkelerine sığındılar. Arap ülkelerinde yaşayan 1.000.000 (Bir milyon)Yahudi yaşadıkları yerlerden kovuldu. Bu Yahudilerin büyük çoğunluğu İsrail’e yerleştirildi.1914 yılında 14.000 olan Yahudi nüfusu 1949 yılında 758.000 Sayısına ulaştı. İsrail Topraklarını genişletti.1967 Yılına gelindiğinde ise adına Arap ittifakı denilerek Irak, Suriye, S.Arabistan, Sudan, Tunus, Fas, Cezayir İsrail’e karşı savaşmak için birleşti. Sonradan altı gün savaşları denilecek bir mücadeleyi İsrail kesin olarak altı günde kazandı. Mısırdan Sina Yarımadasını, Suriye den Golan Tepelerini, Filistin den de Gazze Şeridi ve Batı Şeria’yı kendi topraklarına kattı.1993 Yılındaki OSLO da yapılan anlaşmaya göre Filistin halkı kendi elleri ile topraklarına soktukları İsrail ile anlaşma imzalamak zorunda kaldı. Filistin halkı kendi yurtlarının içersin de bağımsız bir devlet olarak yaşamaları karşılığında İsrail’i bir devlet olarak kabul etti. Arap ülkeleri de bağımsız bir Filistin’in İsrail tarafından tanınması karşılığında İsrail’e devlet olarak yaşam hakkı tanıdılar.
Geçen uzun yıllar boyu bu günlere gelinceye kadar İsrail Siyonist yönetici ve işğallcileri Filistinileri her fırsatta yok etmeye çalıştılar ve Ne yazık ki Arap Ülkeleri de kendi araların da birlik sağlanamadığı gibi Filistin haklıda kendi içinde birlik ve düzen sağlayamamıştır. Küçük büyük örgütler ve silahlı silahsız mücadelelerle kendi içlerinde birbiri ile savaşmaya devam etmektedirler. Dünya üstünde 12 milyon Filistinli olduğu tahmin ediliyor. Bunun yedi milyonu Filistin’de yaşam savaşı verirken, beş milyon Filistinli de kendi toprakları dışında da mülteci kamplarında yaşamaktadır.
Ciğerimiz yanıyor; üzüntü ne kelime kahroluyoruz. Filistin de olduğu gibi tüm Dünya da Müslümanlar kendi aralarında ne yazık ki birlik sağlayamadığından Utancımızdan küçülüyor küçülüyor, 2 milyarlık Müslüman nüfus ile yokmuş gibi yaşıyoruz bu dünyada.
Müslüman ülkeler ve Müslümanlar kavim kavim, mezhep mezhep, ırk ırk, dilim,dilim dilimlenmiş. Yenmesi de yenilmesi de gayet kolay bir lokma haline gelmiş.
“Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir.” der Peygamberimiz(s.a.v).vücudumuzun her yanı yaralar içinde kan durmuyor. Acı ve ızdırap sabahlara kadar uyutmuyor. Zonklamalarla tüm vücudum zillet zillet diye parça parça oluyor. “İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.” demiyor mu Hz. Muhammet.(s.a.v.), Ne zaman seveceğiz birbirimizi. Ne zaman kabulleneceğiz bir diğer düşünce, inanç ve yaşam şeklini. Bizim dinimiz İslam barış esenlik hoşgörü ile ayrı düşüncelerin hatta dinlerin yan yana hayat bulduğu, yaşadığı bir din değil mi? Üstünlüğün mezhepte değil takva da olduğunu, iki günü aynı olanın Müslümanın zararda olduğunu söyleyen peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) i unuttuk mu. Allah’a ve Peygamber’e muhalefet eden öldürmenin ikna etmekten kolay olduğuna inanan kendilerinin Müslüman olduğunu söyleyen batıldan beslenen dinler çoğalmaya başladı. İslamiyet, Müslümanlık ve Kur’an hiçbir dönemde bu kadar karanlık, karışık, anlaşılmaz, yaşadığı çağa muhalefet eden bir dönem yaşamamıştır. Müslümanlar ise hiç bu kadar sahipsiz, savunmasız olmamıştır. Allah’ın Resül’ü (s.a.v.)”Ben insanlarla Lailahe İllallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum . Kim La İlahe İllallah derse, ALLAH’tan başka tapılacakları reddeder ise malı ve kanı haram olur. Onun hesabı Allah’a aittir.” Hadis’ şerif(Müslim,Rıyazı salıhın, Kütübi sitte) Öyle ise birbirine savaş ilan eden ,camilerinde kendilerini patlatan, kelle kesenler hangi dindendirler veya hangi dine ,kime hizmet ediyor, kimlerin adına çalışıyorlar. Ey Allah’ın kulları! Ey Hz.Muhammed’e ümmet olduğunu söyleyenler! Ey barış ve esenlik dininin ve Kur’an’ın yolunda gidenler fesat çıkarmayın, şeytanın askerleri olmayın. Gök kuşağının renkleri gibi yan yana yaşayalım, yaşatalım. (2018 Yılında ki Yazımız)
Mustafa Hakkı SEZGİN/ Türkiye Postası Gazetesi / Genel Yayın Yönetmeni