“Dünyaya zorla dikte ettirilen iklim yasaları, gıda-tarım ve sağlık politikalarına temkinli yaklaşmalıyız. Sosyal medya ve diğer medyada servis edilen algı çalışmalarına kanmamalıyız. Siyonist cenahlardan büyük sermayeler bağışlanmaya başladıysa büyük kaos planı yazılıyordur hatta servis edilmesi an meselesidir.”
Birleşmiş Milletler(BM) uluslararası barış ve güvenliği sağlamak, devletler arasında dostane ilişkileri desteklemek, kalkınmayı ve insan haklarını geliştirmek amacıyla 1945 yılında kurulmuştur. Bu tanım buzdağının görünen yüzüdür.
İşin aslı BM; II. Dünya Savaşı sonrası küresel sistemi kuran ekibin, illegal işlerini temizlediği masanın adıdır. Birleşmiş Milletler’e bağlı, uluslararası örgütler vardır ki bunlar mevcut sistemin kurucusu ve yürütücüsüdür.
BM Gıda ve Tarım Örgütü, BM Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO), Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Sağlık Örgütü (WHO), BM Dünya Gıda Programı, Dünya Meteoroloji Örgütü gibi sayabileceğimiz birçok bağlı yapı mevcuttur.
Bu örgütler, tüm bankacılık sitemini, sağlık sitemini, eğitim sistemini, adalet sistemini, tarım ve gıda sistemini kontrol etmekle kalmaz aynı zamanda da yürütür. Küresel ölçekte adımlar atalar ve planlar yaparlar. Sosyal, siyasal ve iktisadi anlamda dünyayı çekip çevirirler.
Bu örgütleri ise büyük sermaye sahipler, baronlar finanse ederek dolaylı yoldan masada etkili olmaktalardır.
Sözde uluslararası barış ve güvenliği sağlamak, insan haklarını öncelemek gibi görevleri olan bu organların artık sınıfta kaldığını görmekteyiz. Son yaşanan Gazze dramında bu kuruluşlar pasif kalmış veya meselelere gözlerini kapatmışlardır. Zaten şaibeli olan bu yapılara artık güven kalmamıştır.
Şaibeden bahsetmişken hatırlatmadan geçemeyeceğim.
Dünyayı saran korona virüs salgını günlerini hatırlayalım.
Her gün binlerce canın yitirildiğine dair haberler dünyanın her köşesinden servis ediliyordu.
Ülkeler çaresiz bir şekilde salgınla mücadele etmeye çalışırken diğer taraftan virüsün kaynağı ve oluşum sebepleri araştırılmaya devam ediyor. Virüsün Çin laboratuvarlarında üretildiğine kesin gözüyle bakılırken Çin’in tek başına bu virüsü yayacak imkânlarının kısıtlı olduğu da belirtiliyordu.
DSÖ, acil eylem planları yapıyor ve dünya devletlerine yapılacaklar listesini dikte ediyordu. Medya kuruluşları ise yangına benzin döküyor ve korku pompalıyorlardı.
Birden aşılar bulunuyor, aşılara halklar mecbur bırakılıyor herkes aşı olmaya zorlanıyordu. Aşılar tatbik edildikten sonra ise salgın sesiz sedasız gündemden düşüyordur. Sonra öğreniyoruz ki bu senaryo yıllar öncesinde; Rockefeller Vakfı 2010 Yılında Hazırladığı Raporunda aşama aşama planlanmıştı.
Hatta Rockefeller’in virüsün tedavisinde kullanılmak üzere ülkelerde ve ABD’de ilaç reklamlarını çoğalttığı hatta bazı bilim insanlarına para karşılığı PR yaptırdığı da ortaya çıkmıştı. Sadece Rockefellerlar değil bu pandemide Bill Gates’in vakfı da yer almıştır.
Bu meseleler hakkında açık kaynaklardan ayrıntılı bilgilere ulaşmak mümkündür.
Benim üzerinde durmak istediğim asıl konuya gelecek olursak. Son zamanlarda adı geçen sözde yardım sever vakıf ve örgütlerin kirli emelleridir.
Dünya Sağlık Örgütü’de(DSÖ) Siyonist emellere maşalık yapan üst kurullardan biridir.
Bugüne kadar ABD, bu organların en büyük finansörlerindendir.
İsrail’in de finansörlerinden olan Rockefeller ailesinin kurucusu olduğu Rockefeller Vakfı bir duyuruda bulundu. Rockefeller Vakfı, DSÖ ve DMÖ’nün İklim ve Sağlık Ortak Programı’nı desteklemek için kesenin ağzını açtı milyonlarca dolar tutarında bir kaynağı seferber edeceğini söyledi.
Her iki örgütün kullanımı için ilk etapta 11 milyon 500 bin dolar aktaracağını bildirdi. Vakfın internet sitesinde duyurulan haberde, “Bu ortaklık ve girişim ileriye doğru atılmış önemli bir adımı temsil ediyor… Özel iklim hizmetlerinin kullanımını hızlandıracak, hükümetleri ve sağlık sistemlerini iklim bilgilerini ve hizmetlerini etkili bir şekilde kullanmaları için donatabileceğiz… İklim krizini tersine çevirmeye odaklanıyoruz. Böylece iklime dayanıklı sağlık sistemleri geliştirebilir, 21. yüzyılda istenen bir sağlık sistemini hayata geçirebiliriz” gibi ifadeler yer aldı.
Sadece Rockefeller Vakfı değil bu yardım kervanına Bill Gates’de yetişti.
Bill Gates, servetinin %99’unu bağışlama kararı aldı.
ABD’li teknoloji milyarderi Bill Gates servetinin yüzde 99’unu sağlık ve eğitim alanında sosyal sorumluluk projeleri üstlenen Gates Vakfı’na bağışlayacağını açıkladı.
Bunların bugün de olduğu gibi geçmişte de samimiyet testinden geçememişlerdir. Ben bunların samimiyetine sözde yardımseverliklerine asla inanmıyorum. Yine kirli emellerini gerçekleştirmek için fırsat kollamaktadırlar. Dünyaya zorla dikte ettirilen iklim yasaları, gıda-tarım ve sağlık politikalarına temkinli yaklaşmalıyız. Sosyal medya ve diğer medyada servis edilen algı çalışmalarına kanmamalıyız. Siyonist cenahlardan büyük sermayeler bağışlanmaya başladıysa büyük kaos planı yazılıyordur hatta servis edilmesi an meselesidir.
Araştırmacı Yazar Cemal DURUK